ÖzGüR GüNeŞ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ARAP HALKININ SESİ NİDAL

Aşağa gitmek

ARAP HALKININ SESİ NİDAL Empty ARAP HALKININ SESİ NİDAL

Mesaj  meso Salı Kas. 06, 2007 3:40 pm

Grup Nidal İle Söyleşi
Soru: Türkiye’de 90’lı yıllardan başlayarak 2000’li yıllarda tüm halklar, anadillerinde türkülerini daha rahat dillendirmeye başladılar. Elbette bu, bir anda olmadı. Çok zorlu bir süreçti ve bu yolda emek veren insanlar bedel ödediler. Grup Nidal’in bu süreçteki rolünden bahseder misiniz?


İlk olarak belirtilmesi gereken nokta, yerel kültürlerin bu süreçle bir anda ortaya çıkmadığıdır. Bilindiği gibi, yerel olarak yaşayan otantik değerler, Türkiye devletinin sahip olduğu tek dil, tek kültürcü üniter yapı altında baskı altına alınıyordu. Halklara zorla empoze edilmeye çalışılan tek kültür modeli asimilasyon sürecini de beraberinde getirmiştir. Kültürel değerler unutuluyor, kullanılan etnik dil aynılaştırılmaya çalışılıyordu. Binlerce yıldır yaşamsal varoluşunu kendi etnik temelinde kurmuş halklar, bu süreci böyle kabul edemezdi. Etmedi de. 90’lı yıllarda başlayan; aslında, yeniden diriltme mücadelesiydi. Yerelin ulusal alana taşınma kaygısıyla unutulmaya, unutturulmaya karşı bir başkaldırıydı. Sürecin başlamasında Kürt özgürlük hareketinin çok büyük bir payı vardır. İlk çıkış da Kürt müzisyenlerden olmuştur. Beklendiği gibi baskılar da eksik olmadı. Kürtçe şarkı söyleyenler gözaltına alınıyor, sanatçıların kasetleri yasak listesine dahil ediliyordu. Baskılara rağmen cin şişeden çıkmıştı bir kere. Türkiye’de yaşayan diğer halklar da benzer çalışmalar yapmaya başladı.



1994’te başlayan Nidal’in Arapça çalışmaları da bu sürece denk gelir. Yine aynı şekilde, Kazım Koyuncu, Zugaşi Berepe ile Lazca şarkıları rock saundu ile söylemeye başladı. Türkiye’de yaşayan diğer halklar, Ermeniler, Gürcüler, Çerkezler, Romanlar kendi kültürlerini ulusal düzeyde dillendirmeye başladılar. Dünya halklarının müzikleri de Türkiye’ye girerek yayılmaya başladı. Süreç bu şekilde günümüze kadar devam etti.



Nidal bu süreçte, Türkiye’de yaşayan Arapların sesi olarak asimilasyona karşı duruşuyla süreci geliştiren bir rol oynadı. Dediğin gibi bu bir anda olmadı. Kürt sanatçılarının gördüğü baskıyı Nidal de Hatay’da yaşadı. Konserlerden sonra gözaltına alınmalar, yasaklamalar bizim için de eksik değildi. Yaptığımız derleme çalışmalarla, unutulan birçok değeri yeniden canlandırdık. Albümde yer alan Meryem Ağıdı, o yıllarda Hatay’da yasaklıydı. Bu nedenle bu şarkının söylendiği düğünler bile basılıyordu. Nidal, böyle bir süreçte, Arap halkının sesi olarak Hatay’dan Türkiye halklarına ses vermeye çalıştı.


Soru: Anadillerinde söylendiklerinde hepsi önemli içerik ve anlatıma sahip türküler devlet politikası çerçevesinde anlamsız sözler yazılarak Türkçe pop piyasasında pazarlandı. Ağıtlarda insanlar göbek attılar. Son dönemde artık bu türkülere gerçek itibarları iade edilmeye başlandı. Elbette bunun sebebi yine bu yolda çaba harcayan sanat emekçileri oldu. Sizin albümünüzde yer alan bu türkülerden ve içerdikleri anlamlardan bahseder misiniz?


Albümde yer alacak parçaları belirlerken dikkat ettiğimiz birkaç önemli husus vardı. Birincisi, Türkiye’de Arap müziğine ilişkin yaygın önyargıları ortadan kaldırmaktı. Arap müziği dendiğinde insanların aklına mezdeke tarzı oryantal müzik ve arabesk müzik geliyordu. Tabii ki bu tarzlar tamamen Arap müziğinden uzak değildi, fakat bunlar dezenformasyona uğratılmış tarzlardır. Arap müziğinin bu olmadığını; ağıtlarının, acılarının ve sevinçlerinin dile getiriliş özgünlüğünü yansıtmak gerekliydi.



Diğer bir husus da, senin belirttiğin nokta oldu. 60’lı ve 70’li yıllarda birçok sanatçı, belirttiğin yöntemlerle şarkılar söylediler. Üstüne üstlük müziklerin kaynaklarını belirtmeden kendi besteleriymiş gibi lanse ettiler. Bunların çoğunun kaynağı da Arap müziğiydi. Bu durum maalesef hâlâ devam etmektedir. Eski bir şarkı olan Erkin Koray’ın “Şaşkın” adlı parçası ve 70’lerde Fecri Ebcioğlu’nun söylediği (günümüzde Deniz Seki yine aynı şekilde yorumluyor) “Böyle Gelmiş Böyle Gider” isimli şarkılar verilebilecek örneklerdir. Bu iki şarkı orijinal sözleriyle bizim “Asfur” isimli albümümüzde yer almaktadır. “Gal Ayn Bünayyati (Gözümün Kızları)” isimli şarkı “Şaşkın”a denk gelir. Şarkı bir baba ve on iki kızına olan sevgisini anlatmaktadır. Diğer şarkı “Bint El Şelabiyya (Yiğit Kız)” “Böyle Gelmiş Böyle Gider” şarkısına denk gelir. Bu şarkı da, Arap bir sevgilinin ağzından söylenmiş bir aşk hikâyesini içerir. Bunun dışında “Meryem” isimli ağıdı da belirtmek gerekiyor. Bu şarkı uzun yıllardır başta Hatay bölgesi olmak üzere birçok yerde oyun havası şeklinde bilinir. “Meryem,” bir ağıttır. Meryem isimli kızın Osmanlı döneminde askerler tarafından kaçırılarak önce tecavüz edilip sonra da öldürülmesini anlatır. Nişanlısı tarafından yakılan bir ağıttır “Meryem”. Biz de buna uygun olarak, ağıt formunda albüme koyduk. Ağıt içinde, bestesi bize ait olan bir de uzun hava okuduk.


Soru: Albümde yer alan “Nidal” adlı parça, dinlerken insanı hem burkan hem de bileyen bir yapıya sahip. Bu parçanın yapılış sürecini anlatır mısınız?


Nidal’in anlamı mücadeledir. Albümde söz ve müziği bize ait olan tek parçadır. Grubun çalışmalarına başladığı dönemdeki politik ortam ve amaçları doğrultusunda belirlenmişti “Nidal.” İnsanları mücadeleye çağırıyordu. Baskılara, asimilasyona, sömürüye karşı ezilen halkların yanında safını belirlemiş olan Nidal, mücadelesini bu zeminde sürdürüyor. “Nidal” parçası 95’te yapıldı. Şarkının hem genel hem de özel bir anlamı vardır. Genel anlamı, yukarıda belirttiğim gibi, ezilenlerden yana olan müca-dele çağrısıdır. Özel anlamı ise; 30 Mart 1995’te Hatay’ın Samandağ ilçesinde devletin kontra güçleri tarafından katledilen, ömrünü halkların kardeşliği için mücadeleyle geçiren onurlu bir devrimci olan Mehmet Latifeci Yoldaş’a ithafen yapılmış olmasıdır. Şarkının başında okuduğumuz şiir Latifeci Yoldaş şahsında, ömrünü ezilen halklar ve işçi sınıfına veren devrimciler içindir. Bu şiir ve şarkı, Nidal’in sanatçı kimliğinin yanı sıra politik duruşunun da ifadesidir.


Soru: Grup Nidal’in etnik müzik camiası içinde diğerlerinden farkı ne olacak?


En önemli farklılığı, doğal olarak, Arapça müzik yapmasıdır. Bundan sonra da ağırlıklı olarak Arapça derlemeler, besteler ve çeşitli Arap sanatçılara ait şarkıların yorumlanması şeklinde çalışmalarını sürdürecektir.



Etnik müzik yapan diğer sanatçıların birçoğundan ayrılan başka bir nokta da, bir önceki soruda açıkladığımız politik duruşudur. Çıktığı konserlerde, şarkılarında verdiği mesajlarla, içinde olduğumuz süreçte Ortadoğu’da yaşanan katliamlara ve emperyalist talana karşı mücadelesiyle bir safta yer almasıdır. Son zamanlarda kültürler buluşması adı altında emperyalist güçlerce organize edilen sahte kardeşlik buluşmalarının karşısında (ki geçen yıl Hatay’da yapılan etkinlikte bölgenin ana unsuru olan Nusayri kültürünün temsil edilmemesi bunu açıkça göstermektedir) tüm etnik unsurların barış ve kardeşlik temelinde bin yıllardır sürdürdükleri ortak yaşam geleneğini savunan ve bu birlikteliği emperyalizme karşı bir güç oluşturacak perspektifle zenginleştirmek, Nidal’in duruşunu sergiler.


Soru: Kendinizi tanıtır mısınız?


Grup beş kişiden oluşuyor. Neriman Bolat ve Belgin Ayrancı solo vokal; Tarık Can cura, bağlama, vokal; Özcan Kul ud, vokal; Umut Gökçe klasik ve akustik gitar ile çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.



Soru: Albümde “Bunayyati” adlı parçada, tamamen o bölgenin müzik formuna, enstrümanlarına sadık kalınmış, “Asfur” adlı parçada ise Batı formlarına yakın düzenlenmiş. Bunun özel bir sebebi var mı?


Müzik yaptığımız coğrafya Anadolu olunca, farklı kültürlerin bir araya gelmesi kaçınılmaz oluyor. Ağırlıklı olarak Doğu kültürünün baskın olduğu Anadolu’da, Batı’nın da ciddi bir etkisi var. Bizim müzikal anlamda belli bir kalıbımız yok. Yaptığımız müzik gereği otantik öğelere sonuna kadar bağlı kalmaya çalışıyoruz. Biliyoruz ki; Arapça söylenen bir ağıt, ninni ve masaldaki duyguyu en iyi şekilde yansıtacak olan, otantik öğelere bağlılık olacaktır.



Bunun yanında batı formlarını da -her şarkıda olmamakla birlikte- müzikal altyapısı uygun olan şarkılarda kullanmaktan kaçınmıyoruz. Orijinalliği, otantikliği bozacak düzenlemeler yapmamaya çalışıyoruz. “Asfur” şarkısı da anlattığı öykü itibariyle tümüyle Ortadoğu coğrafyasına aittir. Keza albümle ilgili yapılan eleştirilerde bu uyumu yakaladığımız ifade ediliyor. Bu anlamda gelecek eleştiriler bizim için önemli.


Soru: Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?


Son olarak, her zaman söylediğimiz gibi, farklılıklarımız zenginliklerimizdir diyoruz. Farklılıklarımızı birer zenginlik unsuru haline getirebilirsek, başta Türkiye’de ve Ortadoğu’da olmak üzere halkları birbirine düşürmeye çalışanlara karşı güçlü bir halk birliğini yakalayabiliriz. Açığa çıkacak zenginlik, ortak zeminde gerçek bir barış ortamını sağlayacağı gibi yepyeni bir kültür yapısını da açığa çıkaracaktır. Çok güzel bir söz vardır; İnsanların dillerinin ve kültürlerinin rengi farklı olsa da, gözyaşlarının, acılarının, sevinçlerinin, umutlarının ve mücadelelerinin rengi aynıdır. Bu, hiçbir zaman unutulmamalıdır.

www.toplumsalozgurluk.com sitesinden alınmıştır.
meso
meso
Alıştı bir kere :)
Alıştı bir kere :)

Mesaj Sayısı : 584
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 06/10/07

http://ozgurgunes.forunotion.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz