TKP safını belirle
1 sayfadaki 1 sayfası
TKP safını belirle
Faşist sömürgeciliğin Kürt ulusuna yönelik topyekun savaş konseptini yürürlüğe koymasının sol cenahta da bazı sonuçları oluyor. TKP'nin PKK'yi “terörist” ilan etmesi bunlardan birisidir. Bu tutum, TKP Genel Başkanı ve Genel Sekreteri'nin kaleminden, Sol internet gazetesinde açıklandı.
Kemal Okuyan, “Terör, ezilen ulusların çığlığı olarak değerlendirilebilir” fikrini reddederek, “Kör şiddet ve terör halkı sindirmek ya da provokasyon yaratmak için kullanılagelen bir yöntemdir” diyor.
Aydemir Güler ise, “Bazı kavramlara netlik getirmenin zamanıdır” diye giriyor söze: “Siyasal mücadeleler, çoğunlukla verili hukukun dışına taşar. Öyle ki, siyaset bazen de silahlı olur. Örnek olsun; Irak'ta işgale karşı silahlı mücadele meşru ve siyasidir. 'Terör' kavramı bunun dışına atılmalıdır. Terör eylemi kitleleri terörize ederek hasım karşısında üstünlük kurmayı öngörür. Meşru ve haklı Irak direnişi işgalciye ve işbirlikçilerine karşı mücadele ediyor; sıradan insanlara saldırı düzenlemiyor!
“Açıkçası PKK'nin eylem repertuarında terör vardır. Bunun mazereti, bahanesi olmaz. 'Ama onlar ezilen Kürtler...' tezi, sadece devletin militarist politikalarını değil, kontrgerilla provokasyonlarını bile meşrulaştırır; her kökenden emekçi sınıfların milliyetçiliklerle parçalanmasını getirir.”(1)
Bu her yerinden dökülen açıklamalar, TKP liderliğinin bir biçimde PKK'yi terörist ilan etmek için nasıl kıvrandığını gösteriyor. Çünkü devletin legal siyaset alanında güç olabilmek için bu şovenist koroya katılmak zorunlu koşuldur. PKK'yi “terörist” ilan etmek herhangi bir olay değildir. TKP'nin Kürt Direnişinin karşısında, sömürgeci Türk burjuvazisinin yanında saf tuttuğunun açık ilanıdır.
Her savaş, bazılarını çelikleştirirken, bazılarının da çürümüşlüğünü açığa çıkarır, derinleştirir. Eğilimleri sonuçlarına vardırır. Bir yanında sömürgeci Türk burjuvazisinin, diğer yanında ezilen Kürt ulusunun durduğu güncel savaşın tırmanışı da, herkesi saflarını netleştirmeye, pozisyonlarını daha açık hale getirmeye zorluyor.
Faşist rejimin, DTP vekillerine yönelik “PKK’ye terörist deyin” dayatmasından, TKP kendine vazife çıkarıyor.
Terör olgusuna Marksist ve liberal yaklaşım
Kendilerini “komünist” sayan TKP liderlerinin terör olgusuna yaklaşımı, Marksizmden fersah fersah uzak, bir burjuva liberalinin yaklaşımıdır. Marksistler ezenlerin şiddetini (terörünü) lanetlerken, ezilenlerin şiddetini (terörünü) sahiplenir, savunurlar.
Egemenlerin şeytanlaştırdığı ve bir küfre dönüştürdüğü “terör” kavramı, tam da ezilenlerin isyanını mahkum etmek amaçlıdır. Onlar, “terörü” siyasal şiddet bağlamından uzaklaştırıp “sivillerin öldürülmesi”ne indirgerler. Bu, ABD'nin terör tanımıdır. Sivil halkı sindirmek, yıldırmak anlamında en büyük “terörü” ABD emperyalizmi ve Türk sömürgeciliği gibi gerici devletlerin uyguladığı ise her türlü şüphenin ötesindedir. Kürdistan'da köylerin yakılmasını, boşaltılmasını, yüzlerce insanın kaybedilmesini, vb. anımsatmak dahi yeterlidir.
Ezilen Kürt ulusunun sırtına vurulan sömürgeci boyunduruğa -silahlı biçimler dahil- isyan etmesi, yıkmaya girişmesi meşrudur. Hem tarihsel, hem de siyasal bakımdan ilericidir. Bu isyanda ortaya çıkan yanlış eylemler eleştiri konusu yapılmalıdır. Ama asla Kürt Direnişinin niteliğini belirlemez. TKP'li baylar terörün Marksist tanımını unutmuş, ABD'nin terörizm tanımını benimsemişler! Neymiş, siviller ölürse terör oluyormuş, ölmezse direniş! PKK'nin büyük şehirlerde yaptığı, bilinçli ya da kaza sonucu halkı hedefleyen bazı yanlış eylemleri seçip “terör eylemi” niteleyerek amaçlarına erişiyorlar. Kürdistan dağlarında sürmekte olan savaşın içeriğini incelemek zahmetine dahi katlanmadan, işin içinden sıyrılıveriyorlar. Ne bayağılık, ne yüzeysellik!
Bay Güler'in Irak direnişiyle yaptığı kıyaslamanın da tutar yanı yoktur. Irak direnişinin pek çok eyleminde de sivil halk doğrudan ya da dolaylı olarak zarar görmektedir. Ama bu yanılgılı eylem biçimleri Irak direnişini “terörist” ilan etmeyi getirmez. Tıpkı Irak Arap halkı gibi, Kürt halkımız da sömürgeci işgalcilere karşı meşru ulusal direniş yürütüyor. Irak direnişini meşru ilan ederken, yanı başındaki Kürt Direnişine “terörist” yaftasını yapıştırmak, en bayağı ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.
Kişiliksizleşen TKP
TKP bir yandan egemenlerin kutsal “terör” korosuna katılırken, diğer yandan tüm sola “kişilikli politika” adına, “geçmiş dönemde Kürt siyasetine referansla oluşturulan koordinatları yeniden gözden geçirme” çağrısı yapıyor.(2)
Oysa gerçekte, TKP giderek “kişiliksizleşiyor.” Tüm temel politik meselelerde devletle, resmi ideolojiyle aynı pozisyonlara geriliyor.
Örneğin; artık 1974 Kıbrıs işgal harekatını “Barış Harekatı” olarak adlandırıyorlar. Yapılması yanlış değildi, diyorlar.(3) Faşist rejimin katlettiği Ermeni aydın Hrant Dink'in cenazesinde “Hepimiz Ermeni'yiz” pankartını gerekçe göstererek yer almadılar.(4) Ama, Ermeni katliamcısı İttihatçı Talat Paşa'yı öven bir yazıyı yayın organlarında yayımlamakta sakınca görmediler.(5) “Milliyetçilik en tehlikeli mikroptur, görüldüğü yerde ezilmelidir” (Mikrop... Ezilmelidir!..) sözüyle Kürt ezilen ulus yurtseverliğine nasıl baktıklarını açıkladılar.(6) 27 Nisan faşist muhtırasının “gericiliğe karşı” verildiğini söylediler.(7)
TC'yi kurtarmaya soyunan komünistler!
“Kapitalist düzen Türkiye Cumhuriyeti'ni taşıyamıyor, TC'yi bundan böyle ancak sosyalizm taşır” diyorlar.( Burjuvazinin Cumhuriyetini, burjuvaziden ayrı bir varlık olarak tanımlayıp, övgüler diziyorlar. Bu faşist sömürgeci burjuva devletini yıkmaya değil, kurtarmaya soyunuyorlar! Burjuvazinin devleti yıkılıp işçi sınıfı ve emekçilerin devrimci iktidarı kurulmaksızın, TC'nin kokuşmuş gövdesi üzerinde bir “sosyalist sistem” kurulabileceği yalanıyla işçi sınıfımızı, halklarımızı uyutmaya kalkışıyorlar.
Ezilenlerin şiddetini reddetmek, burjuva devlete tapınmaya varmıştır. Sosyal-şovenizm, açıkça sınıf işbirlikçiliğine, oportünizme varmıştır.
TKP, safını belirlemelidir. Ya ezilenlerin kavga saflarında, ilerici reformist, tutarsız çizgide dahi olsa bir yer tutacak, ya da milliyetçi faşist cephenin saflarına doğru kayacaktır. TKP'nin bugün yürüdüğü yolda, daha önceden geçen İşçi Partisi'nin ayak izleri vardır.
1. Sol Gazetesi, 30 Ekim
2. Sol Gazetesi, 4 Kasım
3. A. Güler, Sol, 3 Kasım
4. K. Okuyan, Sol, 31 Ocak
5. Tevfik Çavdar, Komünist, 7 Nisan 2006, 260. Sayı
6. K. Okuyan, Sol, 30 Ekim
7. TKP MK açıklaması, 28 Nisan
8. K. Okuyan, Sol, 24 Ekim
Kemal Okuyan, “Terör, ezilen ulusların çığlığı olarak değerlendirilebilir” fikrini reddederek, “Kör şiddet ve terör halkı sindirmek ya da provokasyon yaratmak için kullanılagelen bir yöntemdir” diyor.
Aydemir Güler ise, “Bazı kavramlara netlik getirmenin zamanıdır” diye giriyor söze: “Siyasal mücadeleler, çoğunlukla verili hukukun dışına taşar. Öyle ki, siyaset bazen de silahlı olur. Örnek olsun; Irak'ta işgale karşı silahlı mücadele meşru ve siyasidir. 'Terör' kavramı bunun dışına atılmalıdır. Terör eylemi kitleleri terörize ederek hasım karşısında üstünlük kurmayı öngörür. Meşru ve haklı Irak direnişi işgalciye ve işbirlikçilerine karşı mücadele ediyor; sıradan insanlara saldırı düzenlemiyor!
“Açıkçası PKK'nin eylem repertuarında terör vardır. Bunun mazereti, bahanesi olmaz. 'Ama onlar ezilen Kürtler...' tezi, sadece devletin militarist politikalarını değil, kontrgerilla provokasyonlarını bile meşrulaştırır; her kökenden emekçi sınıfların milliyetçiliklerle parçalanmasını getirir.”(1)
Bu her yerinden dökülen açıklamalar, TKP liderliğinin bir biçimde PKK'yi terörist ilan etmek için nasıl kıvrandığını gösteriyor. Çünkü devletin legal siyaset alanında güç olabilmek için bu şovenist koroya katılmak zorunlu koşuldur. PKK'yi “terörist” ilan etmek herhangi bir olay değildir. TKP'nin Kürt Direnişinin karşısında, sömürgeci Türk burjuvazisinin yanında saf tuttuğunun açık ilanıdır.
Her savaş, bazılarını çelikleştirirken, bazılarının da çürümüşlüğünü açığa çıkarır, derinleştirir. Eğilimleri sonuçlarına vardırır. Bir yanında sömürgeci Türk burjuvazisinin, diğer yanında ezilen Kürt ulusunun durduğu güncel savaşın tırmanışı da, herkesi saflarını netleştirmeye, pozisyonlarını daha açık hale getirmeye zorluyor.
Faşist rejimin, DTP vekillerine yönelik “PKK’ye terörist deyin” dayatmasından, TKP kendine vazife çıkarıyor.
Terör olgusuna Marksist ve liberal yaklaşım
Kendilerini “komünist” sayan TKP liderlerinin terör olgusuna yaklaşımı, Marksizmden fersah fersah uzak, bir burjuva liberalinin yaklaşımıdır. Marksistler ezenlerin şiddetini (terörünü) lanetlerken, ezilenlerin şiddetini (terörünü) sahiplenir, savunurlar.
Egemenlerin şeytanlaştırdığı ve bir küfre dönüştürdüğü “terör” kavramı, tam da ezilenlerin isyanını mahkum etmek amaçlıdır. Onlar, “terörü” siyasal şiddet bağlamından uzaklaştırıp “sivillerin öldürülmesi”ne indirgerler. Bu, ABD'nin terör tanımıdır. Sivil halkı sindirmek, yıldırmak anlamında en büyük “terörü” ABD emperyalizmi ve Türk sömürgeciliği gibi gerici devletlerin uyguladığı ise her türlü şüphenin ötesindedir. Kürdistan'da köylerin yakılmasını, boşaltılmasını, yüzlerce insanın kaybedilmesini, vb. anımsatmak dahi yeterlidir.
Ezilen Kürt ulusunun sırtına vurulan sömürgeci boyunduruğa -silahlı biçimler dahil- isyan etmesi, yıkmaya girişmesi meşrudur. Hem tarihsel, hem de siyasal bakımdan ilericidir. Bu isyanda ortaya çıkan yanlış eylemler eleştiri konusu yapılmalıdır. Ama asla Kürt Direnişinin niteliğini belirlemez. TKP'li baylar terörün Marksist tanımını unutmuş, ABD'nin terörizm tanımını benimsemişler! Neymiş, siviller ölürse terör oluyormuş, ölmezse direniş! PKK'nin büyük şehirlerde yaptığı, bilinçli ya da kaza sonucu halkı hedefleyen bazı yanlış eylemleri seçip “terör eylemi” niteleyerek amaçlarına erişiyorlar. Kürdistan dağlarında sürmekte olan savaşın içeriğini incelemek zahmetine dahi katlanmadan, işin içinden sıyrılıveriyorlar. Ne bayağılık, ne yüzeysellik!
Bay Güler'in Irak direnişiyle yaptığı kıyaslamanın da tutar yanı yoktur. Irak direnişinin pek çok eyleminde de sivil halk doğrudan ya da dolaylı olarak zarar görmektedir. Ama bu yanılgılı eylem biçimleri Irak direnişini “terörist” ilan etmeyi getirmez. Tıpkı Irak Arap halkı gibi, Kürt halkımız da sömürgeci işgalcilere karşı meşru ulusal direniş yürütüyor. Irak direnişini meşru ilan ederken, yanı başındaki Kürt Direnişine “terörist” yaftasını yapıştırmak, en bayağı ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.
Kişiliksizleşen TKP
TKP bir yandan egemenlerin kutsal “terör” korosuna katılırken, diğer yandan tüm sola “kişilikli politika” adına, “geçmiş dönemde Kürt siyasetine referansla oluşturulan koordinatları yeniden gözden geçirme” çağrısı yapıyor.(2)
Oysa gerçekte, TKP giderek “kişiliksizleşiyor.” Tüm temel politik meselelerde devletle, resmi ideolojiyle aynı pozisyonlara geriliyor.
Örneğin; artık 1974 Kıbrıs işgal harekatını “Barış Harekatı” olarak adlandırıyorlar. Yapılması yanlış değildi, diyorlar.(3) Faşist rejimin katlettiği Ermeni aydın Hrant Dink'in cenazesinde “Hepimiz Ermeni'yiz” pankartını gerekçe göstererek yer almadılar.(4) Ama, Ermeni katliamcısı İttihatçı Talat Paşa'yı öven bir yazıyı yayın organlarında yayımlamakta sakınca görmediler.(5) “Milliyetçilik en tehlikeli mikroptur, görüldüğü yerde ezilmelidir” (Mikrop... Ezilmelidir!..) sözüyle Kürt ezilen ulus yurtseverliğine nasıl baktıklarını açıkladılar.(6) 27 Nisan faşist muhtırasının “gericiliğe karşı” verildiğini söylediler.(7)
TC'yi kurtarmaya soyunan komünistler!
“Kapitalist düzen Türkiye Cumhuriyeti'ni taşıyamıyor, TC'yi bundan böyle ancak sosyalizm taşır” diyorlar.( Burjuvazinin Cumhuriyetini, burjuvaziden ayrı bir varlık olarak tanımlayıp, övgüler diziyorlar. Bu faşist sömürgeci burjuva devletini yıkmaya değil, kurtarmaya soyunuyorlar! Burjuvazinin devleti yıkılıp işçi sınıfı ve emekçilerin devrimci iktidarı kurulmaksızın, TC'nin kokuşmuş gövdesi üzerinde bir “sosyalist sistem” kurulabileceği yalanıyla işçi sınıfımızı, halklarımızı uyutmaya kalkışıyorlar.
Ezilenlerin şiddetini reddetmek, burjuva devlete tapınmaya varmıştır. Sosyal-şovenizm, açıkça sınıf işbirlikçiliğine, oportünizme varmıştır.
TKP, safını belirlemelidir. Ya ezilenlerin kavga saflarında, ilerici reformist, tutarsız çizgide dahi olsa bir yer tutacak, ya da milliyetçi faşist cephenin saflarına doğru kayacaktır. TKP'nin bugün yürüdüğü yolda, daha önceden geçen İşçi Partisi'nin ayak izleri vardır.
1. Sol Gazetesi, 30 Ekim
2. Sol Gazetesi, 4 Kasım
3. A. Güler, Sol, 3 Kasım
4. K. Okuyan, Sol, 31 Ocak
5. Tevfik Çavdar, Komünist, 7 Nisan 2006, 260. Sayı
6. K. Okuyan, Sol, 30 Ekim
7. TKP MK açıklaması, 28 Nisan
8. K. Okuyan, Sol, 24 Ekim
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz