ÖzGüR GüNeŞ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

yazarı bir öğretmen...

Aşağa gitmek

yazarı bir öğretmen... Empty yazarı bir öğretmen...

Mesaj  sero Çarş. Ekim 10, 2007 5:36 pm

I.
Nasıl ki bir ana ceylan
vurulmuş yavrusuna
içden yanıyorsa
Ve nasıl ki Teksas'lı bir kız
Almanya'da öleni
İstanbul'da arıyorsa
İşte öylesine..
Beyaz yeleli bir atın sırtında
Gece demeden gündüz demeden
durmadan dinlenmeden koşarak
Azgın denizlerdeki
kudurmuş dalgalar gibi coşarak
Kokladığın her çiçeği yaprak yaprak
Bastığın her adımı toprağı
parmak parmak dolaşarak
Bir gün ben de seni aramaya çıkacağım
Nataşa!

Seni kaybettiğim dünyada
bulmak istemiyorum
Geçtiğim yollardaki bütün aynaları
ters kapattım
O her köşe başında
tüm insanlardan sakladığım hatıralardan
birer yıldız yaptım
Ve onları bilmediğin bir dünyanın
göklerine astım
Tut ki yirmialtıncı asırda
Merih'te
Yahut otuzsekizinci asırda
Uranus'ta
Yahut Zaman adlı çizginin
bir x noktasında
O her köşe başından çekip çıkardığım
Ellerimle göklerine pençe pençe
yıldızlar astığım dünyadayız.
Orada ne meyhane tezgahlarında
mumlar gibi yanıp tutuşanların
gönül yarası
Ne yalın ayak başı kabak
sokakta dilenenlerin ekmek davası
Ve ne de kana susamış insanların
ölüm kavgası..
Her köşe başında bir çeşme
her çeşmeden oluk oluk akan sular
Ve suların başında Hep bir ağızdan
ipek bir yumak sarar gibi türkü söyleyen kızlar...
Ne Neron ne Sezar ne Hitler
ne Mussolini ne Hiroşima
Na-ta-şa......
Dokuz gezegenin onuncusu
Kardeş kavgasının en sonuncusu
Öylesine bir dünya ki bu
Ne İsa'nın oniki havarisi
Ne Muhammed'in dört halifesi
Çözemedi
çözemedi
bunun ne demek olduğunu.
II.
Tüm ışıkları söndürdüler birer birer
Tüm çeşmelere kilit vurdular Güneşi hapsettiler
Ve seni
yıldızların karanlığında yaşamaya tutsak ettiler.
Sen ki
Burjuva züppeleri nezdinde
salonları süsleyen bir gül
Ve proleter sınıfından bir emekçisin
İstesen senin için sönen mumlar
birer birer yanabilir
Kilit vurulmuş çeşmeler gürül gürül akabilir
Akvaryumlu meyhanelerde
zümrüt yeşili gözlerine şiirler okunur
Ve Adalar'da türküler yakılır altın saçlarına
Ben Jandarma dipçiklerinin
meydanlarında şaha kalktığı
Sokakları barut ve ölüm kokularının sardığı
bir sonbahar akşamında
Üç kurşun sesiyledoğdum.
Senin için
doktor-hastabakıcı ebe-hemşire
yahut suyla ekmek Ne ise
Benim için
sehpa ve ölüm barut ve ateş yahut kavga O'dur
Ve kavgasız geçen günlerimin neşesi yoktur.
Yasamızda Akvaryumlu meyhanelerde
zümrüt yeşili gözlere türkü yakmak yok
Biz çoktan erittik
Yüreklerimizin çelik potasında
sütun bacaklı kızların gözbebeklerini
Yasamızda Kilit vurulmuş
yasak kapıları kırmak yok
Açmak var Suları gürül gürül akıtmak var
Ve tüm insanları İnsanca yaşatmak var.
Yasamızda Kan barut ateş ölüm
Yok
O l m a y a c a k
Özgürlük ve kardeşlik var.
Ve düşün ki seni yıldızların karanlığında
yaşamaya tutsak ettiler
Ve sen siyahın ne kadar siyah
beyazın ne kadar beyaz olduğunu
görmeden öleceksin
Oysa ki ben
Güneş aydınlığını gördüm
Güneşin hapsedildiği yeri biliyorum.
Hazır ol ordu ordu
bölük bölük teker teker geliyorum.
Bu
Ne benim sana, tepeden inme bir emrim
Ve ne de Ayaklarına kapanıp ağladığım
bir yalvarışımdır
Bu
Eğilmez başların bükülmez bileklerin
yani tarihin durdurulmaz emridir.

sero

Mesaj Sayısı : 16
Kayıt tarihi : 07/10/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz